Kayıp Şampiyonluk Kupası
Defne ve arkadaşlarının sıradan bir okul günü, bir anda beklenmedik bir maceraya dönüşüyor. Şampiyonluk kupası kayboluyor!
Mahallelinin bitmek bilmeyen soruları, belediyedeki telaş, gazetelere ve televizyonlara taşan ilginç haberler derken, bütün bu karmaşa Defne’nin meraklı ve komik yorumlarıyla renkleniyor.
Defne’nin sahadaki cesareti, Hasan’ın kendine özgü matematik merakı, mahallenin renkli karakterleri ve kayıp kupanın ardındaki tuhaflıklarla örülü olaylar, hem güldüren hem de düşündüren bir serüvene dönüşüyor.
Dostluğu, dayanışmayı, azmi ve sporun bir araya getirici gücünü esprili bir dille anlatan “Kayıp Şampiyonluk Kupası”, bol kahkahalı ve keyifli bir maceraya davet ediyor.
Kitap Detayları
| Yazar | |
|---|---|
| Çizer | |
| Editör |
Mehmet Beydemir |
| Yaş Grubu | |
| Kategori | |
| Sayfa Sayısı |
88 |
| Ebat |
13,5×21 cm |
| Cilt |
Karton Kapak |
| Baskı Tarihi |
Aralık 2025 |
Kitabı satın almadan önce incele
Satın Al
Kitabımızı aşağıdaki platformlardan satın alabilirsiniz.
Editörün Kaleminden
Bazı hikâyelerin daha ilk cümlesinde yüzünüzde bir tebessüm belirir, kalbinizde tanıdık bir sıcaklık hissedersiniz. Çünkü o hikâyeler çocukların dünyasına, büyüklerin unuttuğu bir yerden bakar; merakla, mizahla ve tertemiz bir iyimserlikle… “Kayıp Şampiyonluk Kupası”, Halide Merve’nin kaleminden doğan tam da böyle bir hikâye. Bir kupanın kayboluşunu anlatırken aslında bir mahallenin hareketlenen nabzını, bir sınıfın heyecanını ve bir çocuğun iç sesiyle gülen dünyasını da anlatıyor.
Bu kitabın en sevdiğim tarafı, her satırın içinden fırlayan doğal mizah duygusu. Çünkü hikâyede hiçbir kahkaha zorlanmış değil. Defne’nin kıvrak zekâsı, Hasan’ın matematikle kurduğu tuhaf ama sevimli bağ, Şükrü’nün soğanla imtihanı, Emine teyze ve Sedat amcanın hiç bitmeyen sorguları… Hepsi günlük hayatın içinden, hepsi tanıdık, hepsi sıcak.
Hikâyenin omurgasında aslında basit bir olay duruyor: Şampiyonluk kupası kayboluyor. Fakat yazar burada basitliğin içindeki mizahı öyle ustalıkla büyütüyor ki kayıp bir kupa, bir anda televizyonlara taşınan, mahallede tartışılan, gazetelere manşet olan bir olaya dönüşüyor. Defne’nin “Kupa acaba üzerine inek düştüğü için mi kayboldu?” ya da “Uzaylılar mı kaçırdı?” gibi soruları, çocukların düşünce biçiminin ne kadar özgün ve sınırsız olduğunu hatırlatıyor bize. Üstelik bu sorular yalnızca komik değil, çocuk zihninin kendine özgü mantığını da saklıyor içinde.
Kitabın bir diğer güzel tarafı da Defne’nin iç sesi. Hikâye boyunca okur, bir yandan “Kupa nerede?” sorusunun peşinden gidiyor, diğer yandan Defne’nin aklından geçen o canlı, saf, eğlenceli düşüncelere tanıklık ediyor. Bu iç ses bazen televizyon haberlerini taklit ediyor, bazen mahallenin nabzını tutuyor, bazen de somut bir olayın içinden yepyeni bir masal çıkarıyor. İşte bu yüzden “Kayıp Şampiyonluk Kupası”, bir macera olmanın ötesinde, çocuk zihninin tüm renkliliğini yansıtan bir anlatı hâline geliyor.
Son sayfaya geldiğimizde yalnızca kupanın bulunup bulunmadığını merak etmiyor; arkadaşlığın gücünü, takım olmanın değerini, sporun bir araya getirici yanını ve en önemlisi çocukların dünyasında büyüyen küçük ama kıymetli umutları görüyoruz.
Şimdi, Defne’nin o bitmek bilmeyen sorularına, Hasan’ın matematikle örülü dünyasına ve tüm mahallenin meraklı gözlerine birlikte konuk olma zamanı. Çünkü kaybolan sadece bir kupa değil; bazen bir mahallenin heyecanı, bazen bir çocuğun cesareti, bazen de dostluğun sıcak yüzü oluyor.
Bu Kitabı Neden Okuyalım?
- Takım olmanın önemini vurgulayıp dayanışmanın her sorunu nasıl kolaylaştırdığını etkileyici şekilde gösterir.
- Kayıp kupanın peşindeki tuhaflıklarla çocukların olayları çok yönlü değerlendirme yeteneğini geliştirir.
- Mahalle atmosferini renkli karakterlerle tanıtıp çocuklara sosyal ilişkilerin rolünü doğal biçimde hissettirir.
- Zor durumlarda pes etmemenin önemini gösterip azmin çocuk dünyasındaki karşılığını çarpıcı bir dille aktarır.
- Eğlenceli karakterleriyle okurun kendini hikâyeye yerleştirmesini sağlayıp duygudaşlık becerisini geliştirir.
Ailece Bu Cümleye Bayıldık
Ben elimden geleni yapmıştım. Aşırı zorlamak, bana zarar veriyordu. Sanırım bazı şeyleri oluruna bırakmak daha doğruydu. Babam hep “Elinden geleni yap, gerisini Allah’a bırak” der. Bence çok doğru bir düşünce. Kupayı kazanmak bizim işimizdi. Kayıp kupayı bulmak yetkililerin işiydi. Böyle düşününce içime bir rahatlık geldi.






